Her gün haberlerde, sosyal medyada ya da kendi mahallemizde şiddet olaylarına tanık oluyoruz. Bir kavga, bir yol verme tartışması ya da en basitinden yüksek sesle başlayan bir atışma… Bunlar artık sıradanlaştı.
Oysa sokak dediğimiz yer, insanların bir arada yaşadığı, güven içinde hareket etmesi gereken kamusal alandır. Şiddetin böylesine artması, hem bireyler hem de toplum için ciddi bir tehdit. Peki bu gidişata dur demenin yolu nedir?
Şiddetin artmasının birçok sebebi var: ekonomik zorluklar, işsizlik, öfke kontrolü eksikliği, eğitimin yetersizliği, bireyler arası empati kaybı… Özellikle büyük şehirlerde yoğun stres, insanları daha tahammülsüz hale getiriyor.
Tüm bunları sadece bireysel zaaflarla açıklamak da doğru değil; çünkü şiddet, aynı zamanda toplumsal düzenin bir göstergesidir.
Eğer sokaklarımızda huzur yoksa, bu durumun devletin güvenlik politikalarıyla, eğitim sistemimizle, hatta kültürel değerlerimizle doğrudan ilgisi vardır.
Çözüm ararken birkaç boyuta bakmak gerekir:
Şiddeti tamamen yok etmek belki mümkün değil; insanın doğasında öfke var ama bu öfkenin nasıl dışa vurulacağını öğrenmek, toplumun hem bireysel hem de kurumsal sorumluluğudur.
Sokaklarımız güvenli olmadığında, evlerimizin de güvenli olduğunu söylemek güçleşir. Dolayısıyla çözüm, yalnızca polisin daha fazla devriye gezmesi değil; eğitimden hukuka, kültürden psikolojiye uzanan çok boyutlu bir yaklaşımı gerektirir.
Şiddeti azaltmak için önce insanı anlamak, sonra da toplumu yeniden inşa etmek şarttır.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 04.09.2025 / Saat: 13.18