Ali SUNGUR
29 Aug

GİRİŞ

     27 Ağustos 2025’te Arjantin’in Buenos Aires banliyösü Lomas de Zamora’da, Cumhurbaşkanı Javier Milei, seçim kampanyası sırasında bir kalabalık tarafından taş, şişe ve bitki saksılarıyla hedef alındı. Büyük bir olay yaşanmasa da, bu hareket sembolik olarak bütün bir toplumun öfkesini yansıtıyordu. Bu yazıda, bu taşıyıcı öfkenin nedenlerine sosyo-kültürel, ekonomik-finansal ve siyasi istikrarsızlık açılarından bakarak, halkın bakış açısını kendi düşünce ve görüşlerim çerçevesinde anlamaya ve yorumlamaya çalışacağım.


SOSYO-KÜLTÜREL BOYUT: GÜVENİ PARÇALANAN HALK

     Arjantin toplumu son yıllarda derin bir kutuplaşma içinde. Bir yanda radikal değişim isteyenler, diğer yanda geleneksel Peronist değerlere tutunanlar bulunuyor. Milei’nin kendine özgü, agresif söylemi "sivilizasyon ya da barbarlık" gibi kategorik ifadelerle bu kutuplaşmayı daha da derinleştirdi.

     Bu toplumsal gerginlik ortamında, bir liderin halk tarafından taşlanması, sadece fiziksel değil, aynı zamanda derin bir güvensizliğin de göstergesi. Özellikle yolsuzluk iddialarının Vilayetler boyunca ifşa edilmesi, "müşterek değerler" üzerinde sağlam bir ortak payda kalmadığını gösteriyor. Sanal dünyada hızla yayılan ses kayıtları, halkın vicdanına dokunan bir sahnede saygı duvarlarını yıkmıştı.


EKONOMİK-FİNANSAL ETMENLER: UMUTLARIN YERİNİ KIRILGANLIK ALDI

     Milei, göreve geldiğinde en önemli vaatlerinden biri yükselen enflasyonu durdurmaktı. Başlangıçta bu hedefte başarı kaydedildi; aylık enflasyon yüzde 25’ten yüzde 1,9’a kadar düşürüldü. Ancak bu başarı, ekonomideki diğer yaraları iyileştirmedi. Halkın alım gücündeki düşüş, işsizlikteki artış ve gelişmenin durgunluğu, memnuniyetsizlik havuzunu doldurdu.

     Yolsuzluk iddiaları aynı zamanda yatırımcı güvenini de sarstı. Tahvil fiyatları düştü, ülkenin risk primi yükseldi. Bu dalgalanmalar, siyasetin halkın günlük yaşamına etkisinin ne kadar doğrudan olduğunu gösterdi. Ekonomik krizlerde liderler sembolik roller üstlenir; bu durumda, Milei hem vaatlerin beklenen sonuçlarını sağlayamadı hem de yolsuzluk gölgesi bu vaatleri gölgeledi.


SİYASİ İSTİKRARSIZLIK: DAVRANIŞLAR VE ALGILAR ARASINDA YOL ARAYAN SEÇMEN

     Siyasi alanda, Milei’nin hükümeti, 7 Eylül yerel seçimleri ile 26 Ekim galeyan yaratan ara seçimler öncesinde baskı altındaydı. Muhalefetin direnci, yasama engellemeleri ve kamu hizmetlerindeki gözle görülür kesintiler, halk nezdinde "istikrarsız yönetim" algısını besliyordu.

     Yolsuzluk iddiaları, hükümeti "anti-yolsuzluk" vizyonundan uzaklaştırarak, bir güven bunalımı yarattı. Özellikle Milei'nin politik yaşamında önemli bir figür olan ve devlet içinde güçlü pozisyona sahip olan kız kardeşi Karina Milei'nin isminin bu iddialarla anılması, halkta iktidar yapısını "aile kontrolüne dayalı bir mekanizma" olarak algılamaya zemin hazırladı.

     Milei'nin bu durumu sosyal medyada "Kirchnerist muhalifleri" suçlayan mesajlarla cevaplaması, siyasi gerilimi daha da artırdı. Bu tür söylemler, meseleyi çözmek yerine stereotiplere yaslanarak daha kalıcı kırılmalara yol açtı.


TOPLUMUN GÖRÜŞLERİ: OLAYIN SEMBOLİZMİNDE SAKLI MESAJ

     Taş atılması eylemi, geleneksel olarak öfkenin ve protestonun sembolüdür. Bu durumda, sadece bir lidere değil, bir sisteme yönelik tepki dile getiriliyor olabilir. Arjantin halkı, ekonomik vaatlerden güvenlik vaatlerine, yolsuzluğun üstüne eğilmeden geçen bir yönetime tepkisini açıkça göstermek istedi. Bu taşıyla, belki de "Sesimizi duyun" cümlesini haykırıyordu.

     Özellikle can kaybı ya da yaralanma yaşanmamış olması, protestonun geleneksel güvenlik sınırlarına, yani ölüm ve ağır zarar ihtimaline dokunmadan öfkeyi dışa vurma biçimleri geliştirebileceğini gösteriyor.


SONUÇ: BİR TAŞ, BİR TOPLUM YORUMU

     Dikkat çekici olan şu: Lider bir kez daha halkla yüz yüze geldiğinde, bu kez hem fiziksel hem düşünsel bir bariyerle karşılaştı. Yolsuzluk iddialarının doğruluğu ya da yanlışlığı bir kenara bırakıldığında, bu olay Arjantin toplumu için bir kırılmayı temsil ediyor.

Bu kırılmada;

  • Sosyo-kültürel parçalanma: Artık aynı dili konuşamayan gruplar,
  • Ekonomik kırılganlık: Unutulmuş gündelik ihtiyaçlar,
  • Siyasi sarsıntı: Güven telinin yıkılması mevcut.

     Arjantin halkı için bu olay, sadece anlık bir öfke patlamasından ibaret değildi. Yıllardır biriken hayal kırıklıkları, yerine getirilmeyen vaatler ve adalet arayışının cevapsız kalması sonunda sokakta kendine karşılık buldu. 

     İnsanlar artık sessiz kalmak ya da yalnızca pankartlarla mesaj vermek yerine, öfkelerini fiilen gösterecek bir noktaya gelmişti. Atılan taş, bu nedenle yalnızca bir cisim değil; umudun kırıldığı, sabrın tükendiği ve halkın kendi sesini duyurmak için farklı yollar aradığı bir sembol haline geldi.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 29.08.2025 / Saat: 22.04


Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.