Ali SUNGUR
03 Sep

Bir Başarı Hikayesi

     Uluslararası ilişkilerde güç yalnızca diplomasiyle değil, aynı zamanda ekonomik ve askerî kapasiteyle de belirlenir. Türkiye’nin son yirmi yılda özellikle savunma sanayisinde gösterdiği atılım, bu gerçeğin somut bir yansımasıdır. Yunan basınında yer alan ve “Türkiye’nin silahlanmada yaşadığı patlama” olarak ifade edilen bu durum, aslında ülkenin kendi ayakları üzerinde durma iradesinin bir göstergesidir.

Dışa Bağımlılıktan Yerli Güce

     Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye, uzun süre dışa bağımlı bir savunma politikası izlemek zorunda kaldı. Ancak son yıllarda geliştirilen stratejik vizyon, savunma sanayisini dışa bağımlılıktan kurtarıp yerli ve millî bir yapıya kavuşturdu. İnsansız hava araçları (Bayraktar TB2, Akıncı), milli gemi projeleri (MİLGEM), zırhlı kara araçları, hatta millî savaş uçağı Kaan, bu dönüşümün en güçlü kanıtlarıdır.

Stratejik Caydırıcılık

     Türkiye’nin bu atılımları yalnızca teknik bir başarı değildir; aynı zamanda stratejik caydırıcılık kapasitesinin de artışı anlamına gelir. Ege’den Karadeniz’e, Orta Doğu’dan Afrika’ya kadar geniş bir coğrafyada etkin rol oynayan Türkiye, artık kendi teknolojisiyle ürettiği sistemleri sahada başarıyla kullanmaktadır. Bu durum, potansiyel rakipler için doğal bir endişe kaynağıdır. Yunan basınının “baş ağrısı” ifadesi de, aslında bu caydırıcılığın kabul edildiğini gösterir.

Diplomasiye Katkı

     Savunma sanayisindeki güçlenme yalnızca askerî üstünlük sağlamakla kalmaz, aynı zamanda diplomatik ilişkilerde de el yükseltir. Türkiye bugün insansız hava araçlarını NATO müttefiklerine, Afrika ve Asya ülkelerine ihraç edebiliyor. Bu, askeri üretimin aynı zamanda bir “yumuşak güç” aracına dönüştüğünün göstergesidir. Yani Türkiye, teknoloji üretimiyle sadece sahada değil, masada da kazanmaktadır.

Eleştirel Bir Bakış

     Elbette her başarı kendi içinde bazı riskleri barındırır. Savunma sanayisindeki hızlı ilerleme, sürdürülebilirlik, maliyetler ve insan kaynağı açısından sürekli desteklenmelidir. Aksi hâlde, kısa vadeli kazanımların uzun vadede zayıflaması kaçınılmaz olur. Türkiye’nin bundan sonraki adımı, sadece üretim yapmak değil, aynı zamanda bu üretimi küresel rekabet ortamında kalıcı ve yenilikçi kılmak olmalıdır.

Sonuç

     Türkiye’nin savunma sanayisinde elde ettiği başarılar, dışa bağımlılıktan bağımsızlığa giden yolun en somut örnekleridir. Bu atılımlar, komşu ülkelerde “baş ağrısı” yaratırken, Türkiye için bir özgüven kaynağı ve stratejik avantaj sağlamaktadır. Eleştirel bir gözle bakıldığında dahi bu yükselişin, ülkenin geleceğini güvence altına alan en önemli yatırımlardan biri olduğu açıktır.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 03.09.2025 / Saat: 14.39


Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.