İslam dünyasında uzun süredir tartışılan “ortak ordu” veya “İslam NATO’su” fikri, İsrail’in artan saldırıları ve Orta Doğu’daki güvenlik risklerinin yükselmesiyle yeniden gündeme taşındı.
Katar’da olağanüstü toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) zirvesinde bu kez İran ve Mısır’ın öncülüğünde konu ciddi biçimde masaya yatırıldı. Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan gibi bölgesel güçlerin ittifakın çekirdeğini oluşturabileceği konuşulurken, bu girişim hem umut verici hem de risklerle dolu bir tartışmayı beraberinde getiriyor.
Ortak İslam ordusu fikri yeni değil. 1969’da kurulan İİT içerisinde zaman zaman dile getirilen bu düşünce, özellikle 1994’te Pakistan Başbakanı Benazir Butto tarafından somut şekilde ortaya atılmıştı. Ancak o tarihten bugüne geçen 30 yılı aşkın sürede, fikir sürekli dillendirilmesine rağmen pratikte karşılığını bulamadı. Bunun nedeni yalnızca teknik değil; ideolojik farklılıklar, mezhepsel ayrışmalar ve bölgesel rekabetler oldu.
Olası bir İslam NATO’sunun askeri gücü, kâğıt üzerinde etkileyici görünüyor:
Toplamda, yalnızca bu beş ülke 2,3 milyon aktif asker ve 300 milyar doların üzerinde savunma bütçesine sahiptir.
Karşılaştırma yapmak gerekirse, NATO’nun toplam aktif asker sayısı 3,3 milyon civarındadır. Yani “İslam NATO’su” fikri hayata geçerse, teoride dünyadaki en büyük ikinci askeri blok ortaya çıkabilir.
Aslında “İslam NATO’su” fikri, kağıt üzerinde güçlü ama pratikte kırılgan bir projedir. Tarihsel deneyim, ortak tehdit tanımının yapılmadığı durumlarda böylesi ittifakların kısa ömürlü olduğunu gösteriyor.
Örneğin, Arap Birliği Ordusu girişimi (1950’lerde) hiçbir zaman etkin çalışamadı. Benzer şekilde, Pakistan öncülüğünde kurulan İslam Askeri İttifakı (2015) Yemen krizinde etkin rol oynayamadı.
Bugün İsrail’in saldırıları bu fikri yeniden canlandırsa da, uzun vadeli başarının koşulu yalnızca askeri güç değil, siyasi uzlaşı ve ortak vizyondur.
Eğer Suudi Arabistan-İran-Türkiye üçgeninde gerçek bir mutabakat sağlanabilirse, İslam dünyasında tarihin en büyük stratejik dönüşümü yaşanabilir. Aksi halde bu girişim de önceki “35 yıllık hayal” gibi tarih sayfalarında yerini alacaktır.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 19.09.2025 / Saat: 11.57