Son günlerde gündeme gelen, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) İsrail’den hava savunma sistemi tedarik ettiği yönündeki haberler, Doğu Akdeniz’de zaten kırılgan olan güvenlik dengesini yeniden tartışmaya açtı.
Milli Savunma Bakanlığı kaynaklarının “Ada’daki dengeleri bozmaya yönelik her türlü girişim dikkatle izlenmekte, KKTC’nin güvenlik ve huzuru için gerekli tüm tedbirler alınmaktadır” açıklaması ise bu sürecin yalnızca askeri değil, aynı zamanda siyasi ve toplumsal bir boyut taşıdığını ortaya koyuyor.
Bu noktada sorulması gereken temel soru şudur: Ada’daki barış ve güvenliği gerçekten hangi yollar sağlayabilir? Savunma sistemlerinin güçlendirilmesi mi, yoksa diyalog ve ortak çözümler mi?
Tarihsel olarak bakıldığında, Kıbrıs meselesi yalnızca iki toplum arasındaki bir anlaşmazlık değil, aynı zamanda uluslararası aktörlerin çıkarlarının kesiştiği bir sahadır; Türkiye, Yunanistan, İngiltere, AB ve son yıllarda İsrail gibi ülkeler Ada üzerindeki etkilerini artırma çabası içindedir. Dolayısıyla GKRY’nin İsrail ile geliştirdiği savunma iş birlikleri, yalnızca “kendini koruma” refleksiyle değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki enerji denklemlerinde daha güçlü bir konum elde etme arzusuyla da bağlantılıdır.
Burada eleştirel bir noktaya değinmek gerekir: Silahlanma yarışı gerçekten güvenlik getirir mi?
Ada’da yeni savunma sistemleri konuşlandırıldığında, bu durum karşı tarafın da güvenlik kaygılarını artırmakta ve gerilimi tırmandırmaktadır. Böylece güvenlik yerine “güvensizlik döngüsü” yaratılmaktadır.
Tarihte defalarca görüldüğü gibi, karşılıklı silahlanma politikaları kalıcı barış yerine geçici caydırıcılık sağlar; fakat uzun vadede çatışma ihtimalini artırır.
Öğretici açıdan bakıldığında ise Kıbrıs meselesi bizlere önemli bir ders veriyor: Güvenlik sadece askeri önlemlerle sağlanmaz.
Toplumlar arasında güven inşa edilmediği sürece, en gelişmiş savunma sistemleri bile kalıcı huzuru garanti edemez. Bunun için diplomatik kanalların açık tutulması, enerji paylaşımında adil çözümler üretilmesi ve iki toplumun günlük yaşamda karşılıklı etkileşimini artıracak sosyal politikaların uygulanması gereklidir.
Sonuç olarak, GKRY’nin İsrail’den savunma sistemi alması, Ada’daki kırılgan dengeleri daha da zorlayacak bir gelişme gibi görünmektedir. Ancak bu gelişmeyi yalnızca “askeri bir hamle” olarak değil, aynı zamanda bölgesel rekabetin bir tezahürü olarak okumak gerekir.
Eleştirel bakış açısı ise bize şunu hatırlatır: Silahlar sessizleştirildiğinde, asıl mesele olan barışçıl bir ortak yaşamın inşası gündeme gelir. Kıbrıs’ın geleceğini belirleyecek olan da bu tercihtir.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 19.09.2025 / Saat: 11.03