Ali SUNGUR
19 Sep

I. Fransa’da Kemer Sıkma Politikaları ve Toplumsal Tepkinin Eleştirisi

  Fransa’da iktidarın uygulamaya koyduğu kemer sıkma politikaları, sağlık, ulaşım ve eğitim gibi kamusal hizmetlerin doğrudan etkilendiği alanlarda büyük tepkiyle karşılandı. 181 kişinin gözaltına alınması, 18 kişinin yaralanması ve Paris’te Ekonomi Bakanlığı binasının eylemciler tarafından basılması, yalnızca bir toplumsal huzursuzluğun değil, aynı zamanda devlet-halk ilişkilerindeki güven krizinin göstergesidir.

   Burada eleştirel bir tespit yapmak gerekir: Kemer sıkma politikaları, ekonomik rasyonalite ile toplumsal adalet arasındaki dengeyi zorlamaktadır. 

   Hükümetler, bütçe açıklarını kapatma ve mali disiplini sağlama adına sosyal harcamaları kısmayı tercih ettiklerinde, doğrudan en geniş kesimlerin hayatına müdahale etmiş olurlar. Eğitimde kalite düşer, sağlıkta erişim zorlaşır, ulaşımda maliyet artar. Bu süreç, toplumsal eşitsizliği derinleştirir ve sokaktaki tepkiyi kaçınılmaz hale getirir.

 Öğretici açıdan şunu vurgulamak önemlidir: Ekonomi yalnızca rakamlardan ibaret değildir. İstatistikler, bütçe dengeleri ve borç tabloları tek başına bir ülkenin refahını açıklayamaz. 

  Bir ekonomi politikası, aynı zamanda yurttaşların gündelik yaşam kalitesine, temel haklara ve sosyal güvenlik ağına nasıl yansıdığıyla değerlendirilmelidir. 

  Fransa örneğinde görülen protestolar, ekonomik kararların toplumsal taban tarafından meşruiyetinin sorgulandığını göstermektedir.


II. Fransa ve Nepal: Ekonomik İstikrarsızlığın Sokaklara Yansıması

     Fransa’daki kemer sıkma karşıtı protestolar ile Nepal’deki isyanların karşılaştırılması, farklı coğrafyalarda benzer ekonomik sorunların nasıl farklı biçimlerde toplumsal şiddete dönüştüğünü anlamak açısından öğreticidir.

  • Fransa’da, protestolar kurumsal çerçevede başlamış, sendikalar öncülük etmiş ve eylemler sosyal devletin zayıflamasına karşı kitlesel bir uyarı işlevi taşımıştır. Eylemler, zaman zaman şiddete evrilse de hedefi belirgin kalmıştır: hükümetin ekonomi politikalarının geri çekilmesi.
  • Nepal’de ise benzer ekonomik istikrarsızlıklar çok daha radikal sonuçlar doğurmuştur. Sarayların ve meclislerin yıkılması, ekonomi bakanının çıplak halde darp edilmesi, yalnızca ekonomik hoşnutsuzluğun değil, aynı zamanda siyasal kurumlara yönelik meşruiyet krizinin derinliğini ortaya koyar. Nepal’deki toplumsal öfke, devlet otoritesine karşı yıkıcı bir başkaldırıya dönüşmüş; kurumsal tepkiden ziyade sistemsel bir kopuş talebine evrilmiştir.

     Bu karşılaştırmadan çıkarılacak sonuç şudur: Ekonomik istikrarsızlık her toplumda tepkiye yol açar, ancak tepkinin niteliğini belirleyen faktörler toplumsal kurumların gücü, demokratik geleneklerin derinliği ve devlet-halk arasındaki güven ilişkisidir.

  • Fransa’da köklü demokratik gelenekler, protestoları bir “sosyal pazarlık” aracına dönüştürmektedir.
  • Nepal’de ise zayıf kurumlar ve kırılgan siyasal yapı, benzer bir ekonomik krizi doğrudan şiddet ve yıkıma dönüştürmektedir.

     Dolayısıyla, iki örnek bize aynı dersi farklı şekillerde öğretir: Ekonomi politikalarının toplumsal meşruiyeti, yalnızca mali sürdürülebilirlikle değil, aynı zamanda siyasal sistemin halkla kurduğu güven ilişkisiyle ölçülür.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 19.09.2025 / Saat: 11.34


Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.