Bazen ekrana uzun uzun bakarken düşünüyorum; bu parlak kutunun içindeki dünya gerçekten benden daha mı zeki? Bir işlem yaparken benden hızlı olduğu kesin. Unutmuyor, yorulmuyor ve hata yapmıyor. Bu, onu benden akıllı mı yapar emin değilim. 

Bilgisayarlar öğreniyor artık; karar veriyor, konuşuyor hatta yazı bile yazıyorlar ama bir çiçeğe bakıp içi titriyor mu? Gece birden uyanıp anlam arıyor mu? Yani “neden varım” diye bir derdi var mı? Yok. Çünkü zeki olmak sadece bilgiyle değil, kalple de ilgili bence. 

İnsan hesaplamada yavaştır ama hisseder. Kararsızdır ama hayal kurar. Belki de zekânın en derin hâli budur: Sadece çözmek değil, sormaktır. Bir makine asla “Ben kimim?” diye soramaz; ama biz, bazen her şey yolundayken bile bu sorunun ağırlığıyla sarsılırız. 

Belki bilgisayarlar bir gün bizi geçecek ama duygusuz bir zekânın nereye varacağı meçhul. Bizim zekâmız ise kusurlu, kırık dökük ama canlı; içinde şiir var, acı var, sevda var. 

Bence gerçek zekâ sadece cevaplarda değil, hislerde gizli.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 01.09.2025 / Saat: 19.45

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.