Bir akıl hastanesinin koridorlarında yürümek, bazen insan ruhunun ne kadar kırılgan olduğunu hatırlatır. Beyaz duvarlar, sessiz adımlar, bazen uzaklardan gelen bir kahkaha ve bakışlar… Derin, uzak, sanki başka bir âlemde dolaşan gözler.
Şizofreni bir bölünme değil aslında. Adı öyle çağrıştırsa da kişinin gerçeklikle arasındaki çizginin incelmesidir. Bazen o çizgi neredeyse görünmez olur. Bazen bir ses fısıldar kulağa, bazen bir gölge belirir hiç olmayan bir köşede; bu dünyada olup da başka bir dünyada yaşamak gibi...
Dışarıdan bakan biri “aklını kaybetmiş” diyebilir; ama içeriden bakan biri için bazen dünya fazla gürültülü, fazla acı verici ya da fazla kalabalık olabilir.
Kimi zaman kendi içine sığınır insan, kimi zaman hayallerle örülmüş bir dünyaya kaçmak ister; çünkü orası daha güvenlidir, daha anlaşılırdır.
Akıl hastanesindeki insanlar çoğu zaman sadece anlaşılmak ister. İlaçlardan çok bir çift göz, bir ses, bir anlayışa ihtiyaç duyarlar. Onları “deli” diye dışlamak kolaydır; ama herkesin taşıdığı yük farklıdır. Kimisi o yükün altında biraz daha erken ezilir.
Belki de asıl sağduyu bu insanlara “deli” dememekle başlar. Onlara bakarken gözümüzde küçülmesinler; çünkü insan ruhu, ne kadar sağlam görünse de ince bir cam gibidir ve hepimiz bir gün o çizgiye yaklaşabiliriz.
Belki de gölgesini kaybeden adamı anlamak insanı daha insan yapar.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 10.00