Sokakta kendi kendine konuşan birini gördüğümüzde göz ucu ile bakarız, sessizce geçip gideriz. Kimi zaman korkarız, kimi zaman acır gibi yaparız ama aslında kimse neyin delilik, neyin akıllılık olduğunu tam olarak tanımlayamaz; çünkü akıl da tıpkı zaman gibi herkeste farklı işler.
Deli dediklerimiz bazen bizim görmediğimiz şeyleri görür; çünkü onlar topluma uymaya zorlanan akılların dışına çıkanlardır.
Onlar “normal” kabul edilen kalıpları reddetmiş olanlardır. Çoğu zaman da içlerindeki fırtına bizim sessizliğimizden daha anlamlıdır.
Belki de asıl delilik; hayatı sorgulamadan yaşamak, her sabah aynı işe gidip, aynı insanlarla konuşup, aynı hayata devam etmektir. Deliler bunu reddeder. Onlar bazen yüksek sesle güler; çünkü dünyanın hâline sessiz kalamazlar. Kimi zaman ağlarlar; çünkü başkalarının hissetmediği acıyı yüreklerinde taşırlar.
Bazı filozoflar, bazı sanatçılar hatta bazı bilim insanları zamanında “deli” olarak görülmüştür. Oysa onlar çağlarını aşan fikirler taşımışlardır. Delilikle dâhilik arasında ince bir çizgi olduğu söylenir ya, belki de o çizginin kendisi zaten bir yanılsamadır.
Toplumun dışladığı her “deli” belki de bize ayna tutan bir bilgedir. Ne söylediklerini anlamadığımızda belki de mesele onların ne dediği değil, bizim neyi anlayamadığımızdır.
Kısacası deliler aslında akıllıdır; belki de onlara kulak vermeyi öğrenmemiz gerekiyordur.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 10.10