Bir insan, ne zaman yorulur biliyor musun?
Sürekli yetişmeye çalıştığında…
Her şeyi kontrol etmeye, her şeyi düzeltmeye, her şeyi kazanmaya çalıştığında; ama dünya, yetişilmek için değil, yaşanmak için var.


Hayat bazen sessiz bir sabah gibi yaklaşır insana.
Kuşlar öter, rüzgar hafif eser, bir fincan kahveden duman yükselir…
O an aslında hiçbir şey yapmasan da her şey yolundadır; çünkü dünya dönmeye devam eder.
Güneş batarken senden izin istemez, sabah olurken seni çağırmaz.
Her şey, sen müdahale etmeden de olur.


Peki sen neden bu kadar telaşlısın?
Neden hep bir yerlere yetişmeye, hep bir şeyleri düzeltmeye çalışıyorsun?
Belki de unuttun:
Senin elinden gelen “her şeyi yapmak” değil, “elinden geleni yapmak.”


Bir yerde okumuştum:

“İnsanın ruhu, bedeninden daha fazla yorgun düşerse, artık dinlenme vakti gelmiştir.”


Gerçekten de öyle.
Bazen durmak gerekir.
Hiçbir şey kazanmasan da, hiçbir yere varmasan da…
Sadece durmak.
Bir nefes almak.
Bir sessizliğe sığınmak; çünkü derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur. (Hz. Ali)
Ne kadar çok şeye bağlanırsan, o kadar çok kırılırsın.
Ne kadar çok şey istersen, o kadar çok korkarsın.
Korkarsın kaybetmekten, gecikmekten, yetememekten…
Oysa huzur, hiçbir şeye sahip olmamakta değil;
Sahip olduklarını yeterli görebilmekte.


Bir an düşün…
Hayatın boyunca kaç kez gerçekten huzurlu hissettin?
Belki bir akşam üstü, sessiz bir sokakta yürürken…
Belki bir dostun yanında, sessizce çay içerken…
Belki bir çocuğun gülüşünde, ya da bir rüzgarın tenine değdiği o anda…
O anların hiçbirinde bir hedefin yoktu.
Sadece sen vardın.
Belki de o yüzden huzurluydun.


Bazen kazanmak için değil, kaybetmemek için yaşar insan; ama kaybetmemek adına kendini kaybeder çoğu zaman.
Oysa bırakmak da bazen bir kazançtır.
Bir planı, bir hırsı, bir takıntıyı…
Bıraktığın her yük, omzundan bir dağ eksiltir.


Unutma, dünya senin omzuna yüklenmek için değil; senin içinden geçip gitmek için var.
Sen bir yolcusun burada; bir süreliğine uğradın, biraz sevinç, biraz hüzün, biraz umut bıraktın.
Sonra yine gideceksin…
Tıpkı herkes gibi.


Öyleyse niye bu kadar sıkıyorsun kendini?
Niye bu kadar büyütüyorsun dertleri?
Faturalar, işler, kariyer, başarılar…
Hepsi gelip geçecek; ama iç huzurun, seninle kalacak.


Bir gün, akşam vakti pencerenin önüne otur.
Hiçbir şey yapma.
Sadece gökyüzünü seyret.
Göreceksin, gökyüzü senden hiçbir şey istemiyor.
Ne başarı, ne para, ne mücadele…
Sadece var olmanı istiyor.


Belki de huzur orada saklı:
Bir şey olman gerektiği düşüncesini bıraktığın anda...


Huzur, dışarıda aranan bir şey değil.
Huzur, içindeki “bırakabilme” gücünde saklı; çünkü gerçekten bırakan, nihayetinde özgürleşir.


Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi : 24.10.2025 / Saat: 00.05



Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.