AHLAK İLE ARZU ÇATIŞMASI

İnsanın iç dünyasında garip bir düello vardır: Bir yanda haz, diğer yanda vicdan. Bazen öyle anlar gelir ki kişi bir şeyi yapmaktan derin bir zevk alacağını bilir; o an hayalinde tat, haz ve keyif vardır. Fakat aynı anda zihninde yankılanan başka bir ses, bu eylemin etik olmadığını, yani hem başkalarının hem de kendi vicdanının terazisinde yanlış tartılacağını fısıldar. İşte insan tam da bu noktada kendi bilincinin en keskin aynasıyla yüzleşir.

Haz, insanı ileri çeker; etik ise geriye doğru tutar. Bir taraf, “yap, çünkü hoşuna gidecek” derken; öteki taraf, “yapma, çünkü değerlerini çiğneyeceksin” diye uyarır. Bu, sıradan bir iç çatışma değildir; bu, insanın “ben kimim, neye göre yaşıyorum” sorusuyla karşı karşıya geldiği eşiktir. Eğer farkındalık olmasaydı, bu ikilem de olmazdı. Zevke dalıp gitmek ya da otomatik olarak kurallara boyun eğmek kolaydır. Zor olan, ikisinin arasında kalıp bilinçle seçim yapmaktır.

Bilinçli farkındalık burada bir ayna görevi görür. Kişi dürtüsünü fark eder: “Bunu yaparsam mutlu olacağım.” Aynı anda engeli de görür: “Ama bu, benim değerlerime ters.” İşte insanı insan yapan da budur: Haz ile etik arasında, kısa vadeli keyif ile uzun vadeli anlam arasında karar verme yetisi. Kimi zaman etik olanı seçeriz, sonra içimizde hafif bir pişmanlıkla beraber huzur doğar. Kimi zaman da hazzı seçeriz, fakat ardından gelen vicdan azabı o anlık zevki gölgeler.

Mesele şu noktada düğümlenir: İnsan gerçekten özgür müdür, yoksa arzularının ve kurallarının arasında sıkışmış mıdır? 

Belki de özgürlük, tam da bu çatışmayı görebilmekte ve seçimin sorumluluğunu üstlenebilmekte saklıdır.


NOT:

Bir şeyi yapmaktan zevk alıyorsundur yada yaptığın zaman zevk alacağını biliyorsundur; ama etik olmadığı için yapmıyorsundur veya yapmamayı seçiyorsundur işte buna ''ahlaki ikilem'' yada ''etik çatışma'' denir.

  • Bir yandan haz, zevk ya da çıkar seni o şeyi yapmaya itiyor.
  • Diğer yandan vicdan, ahlak kuralları, toplumsal normlar veya dini değerler seni durduruyor.

Felsefede bu, hedonizm (haz arayışı) ile deontoloji (ödev ve etik kurallar) arasındaki gerilim olarak da tanımlanır.

Psikolojide ise buna “bilişsel çatışma” ya da daha özelinde “ahlaki çatışma” denir.


PEKİ BU DURUM İÇERİSİNDE Kİ BİR ŞAHSIN BİLİNÇLİ FARKINDALIĞI NE DURUMDADIR?

🔹 Psikolojik açıdan:
Kişi yaptığı şeyin zevk vereceğini biliyor ama aynı zamanda bunun etik dışı olduğunu da fark ediyor. Yani çelişki bilinç düzeyinde yaşanıyor. Bu farkındalık olmasa zaten ikilem oluşmazdı; kişi ya zevkine kapılır gider ya da otomatik olarak kaçınır.

🔹 Felsefi açıdan:
Burada “ahlaki özne” devrede. Kişi özgür iradesiyle seçtiğinin farkında ve kendi vicdanıyla yüzleşiyor. Bu, kişinin erdem sınavı gibi bir durum.

🔹 Bilinçli farkındalık (mindfulness) açısından:
Eğer kişi farkındalığını geliştirmişse, o anda içinden geçen dürtüyü “benim içimde bir istek var, ama ben bu isteği yapmak zorunda değilim” diye gözlemleyebilir. Bu, etik olana yönelmeyi kolaylaştırır.

Kısacası:
👉 Bu durumda şahsın bilinçli farkındalığı yüksek olur; çünkü çatışmayı bizzat hissediyor ve tercihini sorguluyor.
👉 Ama farkındalık zayıfsa, kişi ya kendini zevkine kaptırır ya da etik gerekçesini bastırır.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 28.09.2025 / Saat: 18.00

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.