Bazen içimde bir ses beliriyor; ne tamamen bana ait ne de benden ayrı. Ne zaman durup düşünsem o ses çoğalıyor. Sanki zihnimde birden fazla varlık konuşuyor; biri sorguluyor, biri korkuyor, biri cesaret ediyor… Ben ise hepsini dinliyorum.

Acaba hepimizin içinde konuşan küçük tanrılar mı var? Biri bize “yap” derken diğeri neden “dur” diyor? İç ses dediğimiz şey tek bir ses mi gerçekten yoksa bir tartışmanın yankısı mı? 

Bazen bir seçim yapmak için saatlerce düşünürüz; ama fark ederiz ki sorun karar vermek değil, hangi iç sese inanacağımızı seçmektir. Zihnimde konuşan bu tanrılar sadece düşünceler değil; onlar korkularım, arzularım, anılarım, umutlarım... Hepsi birer masada oturmuş, bana kendi doğrularını anlatıyor. Ben ise hangi sesi duymayı seçersem kim olduğuma o karar veriyor. 

Belki de insan kendini bu sesleri tanıyarak keşfeder. Kendi içindeki tanrıları sorgulamayan, hep dışarıdaki tanrı ya inanmak zorunda kalır. 

Oysa içimizde konuşan her ses, bize bir şey öğretmek ister; kimi sınırlarımızı gösterir, kimi potansiyelimizi, kimi bizi geçmişe çeker, kimi ileriye iter. 

Biz, bu sesleri bastırmak yerine dinlemeyi öğrenirsek kendi gerçeğimize biraz daha yaklaşırız. 

Zihnimde konuşan tanrılar bana her gün şu soruyu fısıldıyor: “Gerçekten sen misin karar veren? Yoksa sadece en baskın sesin sözcüsü müsün sen?”


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 30.08.2025 / Saat: 14.30

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.