Gecenin tam ortasında, başını göğe kaldırdığında fark edersin yıldızları. Hepsi gündüz de oradadır aslında; ama sadece karanlıkta görünürler! Bu ne garip bir çelişkidir; ışıkta kaybolan ışıklar… 

İnsanlar da biraz böyledir. Kimi insan yıldız gibidir; sessiz, uzak ama parlayan... Çoğu zaman da fark edilmezler; çünkü çevre çok gürültülüdür, ışık kirlidir ve gözler başka yerdedir. Ancak bir gün bir karanlık çöker hayatımıza, bir boşluk, bir sessizlik..! İşte o zaman o insanların içindeki parlaklığı görürüz; sessizce yanarlar yolumuzu bulmamız ve düşmememiz için. 

Yıldızların hepsi aynı büyüklükte değildir, aynı parlaklıkta da değildir; ama bu onların daha az değerli olduğu anlamına gelmez. Her yıldız kendi yerinde anlamlıdır. Aynı gökyüzünü paylaşan binlerce farklı ışık gibi insanlar da birbirinden farklıdır; ama her biri kendi yerinde özeldir. 

Unutulmamalıdır ki yıldızlar bazen kayar. Kimileri bunu dilek dilemek için bir fırsat sayar, ama kimse o kayan şeyin aslında bir yıldız olmadığını, belki bir taş parçası olduğunu düşünmez; çünkü gökyüzünden bir şey düşüyorsa ona anlam yüklemek isteriz, tıpkı bazı insanların hayatımızdan çekilip giderken geride bıraktığı iz gibi. 

Parlaklık dediğimiz şey bazen dışarıdan gelen bir ışık değildir. İçimizde yanan bir şeydir o; kimi zaman bir umut, kimi zaman bir sevgi, kimi zaman ise sadece bir var olma isteği. 

Belki de insan yıldızlara bakarak değil, kendi içindeki yıldızı keşfederek aydınlanır.

Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 16.00

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.