Yağmurun sesi, bazen bir şarkı gibi gelir insana. 

Damla damla düşerken pencereye, bir şeyler kırılır içimizde sessizce. Belki çok önceden bastırılmış bir duygunun yankısıdır bu, belki de sadece gökyüzünün ağlayışı bizde yankı bulur. 

Nedense yağmur yağarken daha çok susarız, daha derin düşünürüz ve çoğu zaman hüzünleniriz. 

Hüzün kötü bir duygu değildir. Acı verici olabilir ama ruhu besleyen bir derinliği vardır. Yağmurla gelen o hüzün, içimizi temizleyen bir iç dökme gibidir. Belki de bu yüzden yağmur, en çok içe dönük insanlara iyi gelir; çünkü onlar bilir ki bazı soruların yanıtı yoktur. Bazı duygular yalnızca yaşanır ve söylenmez. 

Yağmurun altında yürüyen biri sadece ıslanmaz, biraz da hafifler. Gökyüzünün yükü gibi kendi içindeki ağırlıklar da damlalarla azalır. Yağmur hem toprağı hem insanı yumuşatır. Sert yanlarımız bile o gri gökyüzüyle birlikte biraz susar, biraz çöker. 

Bazen bir pencere kenarında otururken yağmuru izleriz; dışarıda dünya yıkanırken içimizde yıllardır biriken cümleler yavaşça çözülür. Yağmurun ritmi bize kendi kalp atışımızı hatırlatır. Hüzünle birlikte gelen o iç sessizlik, aslında bir arınmadır. 

Herkesin bir “yağmur anısı” vardır. Kimi bir vedayı hatırlar, kimi bir kaybı. Kimi de bir zamanlar umutla beklediği ama hiç gelmeyen birini, çünkü yağmur bir tek su değildir; zamandır, duygudur ve hatıradır. Çoğu zaman da insan kendini en çok böyle zamanlarda anlar. 

Belki de bu yüzden insanlar yağmuru sever; çünkü onda kendilerini bulurlar. 

Yağmur söyleyemediklerimizi söyler, anlatamadıklarımızı taşır gökten yere. Biz, sessizce izlerken onun inişini, biraz da kendimize döneriz.

Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 14.10

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.