İnsan gözlerini kapadığında başka bir dünya başlar; mantığın sustuğu, gerçekliğin kurallarını unuttuğu bir dünya… Rüyalar. 

Rüyalar bazen garip, bazen korkutucu, bazen de huzur verici olur. Bir sabah uyanır ve “Bu neydi şimdi?” diye sorarız kendimize; çünkü rüya, bilinçaltının diliyle konuşur. Doğrudan değil, dolaylıdır. Açık değil, sezgiseldir. 

İnsan bazen gündüz görmediklerini gece görür; bastırdığı duygular, söyleyemediği cümleler ve yüzleşmek istemediği gerçekler rüyada bir şekil bulur. Bu yüzden rüyalar, sadece uyurken değil, bazen uyanmak için de gereklidir. 

Bazı rüyalar öylesine kalır, sabahla birlikte silinir gider. Bazıları iz bırakır, içinde bir anlam gizlidir sanki. 

Belki de rüya, insanın kendine yazdığı bir mektuptur ya da bilinçli zihnin anlayamadığını kalp yoluyla anlatma çabasıdır. 

Elbette her rüya bir işaret değildir; ama zihnin ne kadar derin, karmaşık ve gizemli olduğunu hatırlatır. 

Uyanıkken kendimize ördüğümüz duvarlar uykuda çatlar. O çatlaklardan bazen bir çocukluk anısı, bazen bir korku, bazen de bir umut süzülür. 

Rüyalar insanın iç dünyasına açılan kapılardır; bazen kendimizi anlamak için uyanmamız yetmez, bazen önce güzelce uyumamız gerekir.

Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 08.40

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.