Bazen birinin sesi içini aydınlatır. Bir tebessüm, bir el uzatış, bir anlayış… O an hissedersin: Bu, bir iyiliktir. Belki küçük, belki sıradan ama tertemiz bir iyilik. İşte o zaman düşünür insan “Melek” dediğimiz şey nedir? Kanatları olan varlıklar mı yoksa kalbiyle iyilik taşıyan insanlar mı?
Melekler belki de gökyüzünde değil, yeryüzündedir. Gözle görünmez ama kalple hissedilir; kimi zaman bir arkadaşının sessizce seni anlamasında, kimi zaman da tanımadığın birinin yardım elinde saklıdır.
Gündelik hayatın telaşında, fark etmeden yanımızdan geçip giderler. İyilik çoğu zaman büyük işler değildir. Bir kap su, bir güzel söz, yorulmuş birine uzanan samimi ve içten bir omuz… Bunların hepsi içimizdeki “iyi olan” tarafı besler.
İnsan, iyiliği aradıkça melekleşir belki de; çünkü iyilik kanat değil, niyettir. Yürekten gelir ve başka bir yüreğe dokunur.
Bazı insanlar vardır içlerinde huzur taşır. Yanlarında olmak bile iyi gelir. Konuşmaları sakinleştirir, bakışları güven verir. Onlar bir melek değilse nedir? Belki onlar da farkında değildir bu etkilerinin ama iyiliği alışkanlık hâline getirmişlerdir. Onlar sayesinde dünya biraz daha yaşanabilir olur.
Melekler bazen biz olabiliriz; birine anlayış gösterdiğimizde, affettiğimizde veya sabrettiğimizde… Bize ihtiyacı olan birine yönümüzü çevirdiğimizde; çünkü iyilik, büyük adımlar istemez. Küçük ama samimi bir hareketle bile başlayabilir.
Bu dünyada iyi şeyler hâlâ var. Sessizce yaşanıyorlar; gösterişsiz, karşılıksız, içten... Melekleri göremiyoruz belki ama iyilik hâlâ gözlerimizin önünde ve her iyilik, insanı biraz daha melek yapar.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 08.20