Bir madalyon gibi doğar insan bu dünyaya: İki yüzüyle birlikte. Biri parlak ve ışığı yansıtan; diğeri gölgede kalmış ve sessizce bekleyen.
Hepimizin içinde vardır bu çift taraflılık, ne olduğumuz ve ne olabileceğimiz; ya da ne yaşadığımız ve neyi unuttuğumuz.
Çocukluk, madalyonun ön yüzüdür belki. Hayat, oyunlar gibi döner durur. Güldüğümüzde gökyüzü daha mavidir, düştüğümüzde bile dizlerimizden çok yüreğimiz kanar. Her şey yeni, her şey saf; ama tam o sırada madalyonun diğer yüzü gösterilmemiştir henüz...
Gençlik geldiğinde madalyon elimizdedir artık. Çevirip dururuz onu. Bazen başarıyı, bazen kaygıyı gösterir bize. Hayaller kurarız, yollar çizeriz ama her karar diğerinden bir vazgeçiştir; parlak tarafta bir zafer varsa gölgede kalan tarafta bir kayıp saklanır. Biz çoğu zaman yalnızca bir yüzünü gösteririz hayata, diğerini cebimize koyar, unutur gibi yaparız.
Yetişkinlik, madalyonun ağırlığını fark ettiğimiz evredir. Kararlarımız yüzümüzü belirlemeye başlar; artık ışığı değil, gölgeyi de taşıyoruzdur.
Bir söz, bazen susmaktan önemli olabilse de bazen de sessizlik, konuşmaktan daha çok şey anlatabilir.
İnsan ilişkileri aynalar gibi değil, madalyonlar gibi olur; ne kadar baksan da tek bir yüz gösterir çoğu insan ama bilirsin ki diğer yüz de orada bir yerdedir.
Yaşlılık ise madalyonu avucumuzda evirip çevirdiğimiz zaman dilimi. “Ben kimdim?” sorusu değil artık mesele. “Ben her iki yüzüyle de yaşadım mı?” İşte asıl mesele bu olur.
Hayatta hep parlak olanı mı seçtik? Yoksa karanlığı da kabul edip onun içinden bir ışık bulabildik mi?
İnsan yaşamı düz bir çizgi değildir. Ne tamamen aydınlık ne de bütünüyle karanlık; her evre bir yüzüyle gelir bize. Seçim yaparız, kabulleniriz ve zamanla değişiriz; ama her zaman, her an madalyonun diğer yüzü de bizimledir.
Belki de hayat bu iki yüzü bir arada tutabilme cesaretidir.
İnsan, yalnızca görünen yüzüyle değil, sakladığıyla da bir bütündür.
Gerçek olgunluk, her iki yüze de dürüstçe bakabilmektir.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 07.09.2025 / Saat: 12.45