Evren sandığımızdan çok daha garip bir yer. Kuantum bilimi, her şeyin elimizin altındaki kadar basit olmadığını gösteriyor: Bir parçacık aynı anda iki yerde olabiliyor (süperpozisyon), gözlediğimizde davranışı değişiyor. Yani gerçeklik, gözümüzü diktiğimiz anda bambaşka bir hâle bürünüyor. Düşünsene… “Gerçek” dediğimiz şey, aslında bizim bakışımıza bağlıysa, o zaman biz neyin içinde yaşıyoruz?
Dinler binlerce yıldır bunu başka bir dille söylüyordu: “Görmediğiniz âlemler var. Gözünüzün algılamadığı sırlar, sandığınızdan çok daha yakın.” Şimdi bilim, bu eski sözlere farklı bir cepheden dokunuyor olsa da bu buluşma çoğumuzu rahatlatmıyor; aksine huzursuz ediyor; çünkü sırların varlığını kabul etmek, insanı küçük ve çaresiz hissettiriyor.
Belki de bu yüzden kuantumla uğraşan bilim insanlarının yüzünde hafif bir korku sezilir: Matematiksel hesaplar tutuyor, deneyler sonuç veriyor ama ortaya çıkan tablo, insanın aklına şu ürpertici soruyu bırakıyor: “Acaba evren bize mi oyun oynuyor?”
Din ise zaten baştan beri bu oyunun farkında olduğumuzu, hatta bu oyunun oyuncusu değil, seyircisi olduğumuzu hatırlatıyordu. Görünmeyen sırların sahibi biz değiliz. Onlar sadece perdeden sızan ışıklar gibi önümüze düşüyor.
Asıl dehşet verici olan ise şu: Bizler, bu sırların yalnızca ucunu görerek hayatımızı kuruyoruz. Belki de bütün doğrularımız, bütün inançlarımız ve bütün kesinliklerimiz, görünmeyen dev bir denizin kıyısındaki küçük köpüklerden ibaret. Köpüğü hakikat sanıyoruz; oysa derinlik, hâlâ karanlık ve hâlâ ürkütücü.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi: 23.09.2025 / Saat: 00.20