Bazen sadece yukarıya bakmak yeterlidir. Başını kaldırıp gökyüzüne doğru uzandığında insan, içinde bir şeylerin yumuşadığını hisseder. Sanki dertlerin yükü birkaç saniyeliğine azalır, kalp daha hafif atmaya başlar. Mavi gökyüzü insana iyi gelir; çünkü geniştir, sakindir ve özgürlükle doludur. 

Bulutlar ağır ağır geçerken içimizde de bir şeyler değişir; bir kuş süzülür mesela, ardından gözün dalar, uzaklara gitmeden uzaklara gidersin. Belki çocukluğuna, belki unuttuğun bir sevince… 

Gök seni yukarı çekerken aşağıdaki dertler biraz küçülür. Neşelenmek dediğimiz şey bazen böyle küçük bir bakışla başlar. 

Gökyüzü neşenin gürültüsüz hâlidir. Ne bir şarkı söyler ne bir kahkaha atar ama bakmasını bilen için tarifsiz bir mutluluk verir; çünkü gökyüzü umut gibidir. Gri bulutlarla kaplansa da biliriz ki ardından mavi tekrar açar. Hayat da öyle değil midir? Her karanlık, bir açıklığa varmaz mı sonunda? 

İnsan bazen sebepsizce iyi hisseder; bir sabah pencereyi açar ve içeri dolan serinlik gülümsetir onu. Güneş hafifçe cama vurur, kuşlar bir telin üstünde bekleşir. İşte o anda gökyüzü sessizce fısıldar: “Bugün güzel bir gün olabilir.” Olur da çoğu zaman, yeter ki bakmayı unutma! Gökyüzü orada duruyor; hep yukarıda, hep sakin. 

Belki de asıl mesele, ne zaman içimiz sıkılsa gökyüzünü hatırlamakta; çünkü neşelenmek bazen büyük şeylerde değil, başımızı kaldırabildiğimiz anlarda saklıdır.

Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 23.08.2025 / Saat: 14.40

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.