Domuzlar, pek çok kültürde aşağılanmış, dışlanmış ve genellikle olumsuz bir sembol olarak görülmüştür. İnsanlık yüzyıllar boyunca onları pislik ve kötülükle özdeşleştirmiştir. Her bakış, her söylem, her etiket, bir hayvanı yalnızca varoluşundan ötürü küçük düşürme çabasıdır. 

Peki, gerçekte domuzlar ne kadar suçludur? Onlar sadece doğanın bir parçası değil midir? İnsanlar onları hor görürken kendi içindeki karanlık tarafla ne kadar yüzleşiyorlar? 

Dünyada yaşadıkları yerler, onların temizliğe ve düzenliliğe olan ilgisizliğini sorgulayan bir bakış açısını doğurur. Oysa bir domuzun dünyayı algılayış biçimi bizim algıladığımızdan farklıdır. O, yaşamını sürdüren bir varlıktır. Doğası gereği yiyecek aramak, yaşamak ve hayatta kalmak üzerine kuruludur yaşamı. 

Domuzların çevresine yaydığı pislik bir sonuçtur, bir seçim değil. Yine de insanlık onları temizlikten yoksun, hoş olmayan bir varlık olarak tanımlar. İnsanın başka bir canlıyı aşağılamak adına yaptığı bu yorumlar, hep kendi kabulleriyle sınırlıdır. 

Bir hayvanın çevresindeki diğer yaratıklara verdiği zararın insanın yaptığı kötülüklerle kıyaslanması gerekmez mi? İnsanlar savaşlar yapar, toplumu bozar, çevreyi yok eder, yeryüzüne büyük zararlar verir. Fakat bir domuz, doğanın verdiği görevi yerine getirir. Kendisini kirletmez, o sadece kirli bir dünyada var olma çabası içindedir. 

Gerçekten de en büyük pislik insanın ruhunda saklı değil midir? Kendi kendine yarattığı düzenin, yok ettiği yaşamların kirini bir domuzun doğasında bulmak ne kadar adildir? 

Domuzları hor görmek, aslında insanın dışındaki her şeyin, onun kabulleriyle şekillendirilmesi gerektiğini savunmaktır. 

Bir hayvanın varoluşunu insana benzer standartlarla yargılamak, doğanın gerçeklerine aykırıdır. 

Bizim için kirli olabilen bir şey, başka bir canlı için yaşamın bir parçasıdır. 

Peki, biz kendimizi doğal bir dünya ile ne kadar uyumlu hissediyoruz? 

Yine de domuzlar, kültürel yüklerin etkisiyle insanın gözünde her zaman kötü bir sembol olarak kalacaktır. Bu, insanın diğer canlılara yaklaşımındaki kibirli bakış açısının bir yansımasıdır. 

Daha derine bakıldığında bir domuzu hor görme eğilimimiz, insanın kendi zayıflıklarını dışa vurma biçimidir; diğer varlıkları küçümsemek, aslında insanın kendi içindeki huzursuzluğu, kontrolsüzlüğü bir şekilde dışarıya yansıtma yoludur. 

Bir hayvanı kötülemek, insanın kendi karanlık tarafıyla yüzleşmekten kaçışıdır. 

Her bir varlık kendi evreninde değerlidir; domuzların hor görülmesi, insanın ruhsal kirini yansıtmaktan başka bir şey değildir...


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 03.09.2025 / Saat: 19.30

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.