Bazen bir cümle kurarsın ama tamamlayamazsın, bir kelime dökülür dudaklarından ama nereye gittiğini bilemezsin; sanki havaya karışır, boşlukta asılı kalır.
İşte bazı kelimeler vardır hiç ulaşmaz yerine. Ne kalbe dokunur ne de zihinde iz bırakır. Sadece savrulur; çünkü söylenmiştir ama hissedilmemiştir, konuşulmuştur ama dinlenmemiştir.
Peki, neden bazı kelimeler boşlukta sallanır? Belki de çok konuşuyoruz ama az anlıyoruz.
Herkesin dili var ama çok azı gerçekten anlatabiliyor. Oysa kelimeler sadece harflerden ibaret değil; yükü var, yönü var, yeri var. Yanlış ağızdan çıktığında doğru bir kalbe ulaşmaz.
Hiç düşündün mü bir “özür dilerim” zamanında gelmediyse hâlâ bir anlamı var mı? Ya da bir “seni seviyorum” duyulmadıysa gerçekten söylenmiş sayılır mı?
Bazı kelimeler vardır söylenmek için değil, hissedilmek için; ama çoğu zaman aceleyle, alışkanlıkla, savrukça savururuz onları. İşte o zaman boşlukta sallanmaya başlar.
Belki de önce susmayı öğrenmeliyiz; çünkü kelimeler, sessizliğin içinden çıktığında daha gerçektir.
Peki, senin hiç boşlukta kalan kelimelerin oldu mu? Söyleyip de yerine ulaşmayan ya da içinde tutup hiç söyleyemediğin.
İşte asıl soru bu: Söylenen mi iz bırakır yoksa saklanan mı?
Belki de cevap, o boşlukta hâlâ sallanan kelimelerde gizlidir.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi : 30.08.2025 / Saat: 15.30