İnsanın dili başka, kalbi başka olduğunda dünyaya sıkışmış bir varlık haline gelir; bir ayağı burada, gözleri ve ruhu öteki alemde dolaşır. 

İnsanlar birbirleriyle sahte maskelerle konuşurken, menfaatlerin gölgesinde ilişkiler kurarken, bu varlık sessiz bir gözlemci olur; hem gördüğünü hem de hissettiğini sorgular.

Bilim, her şeyi ölçmeye, saymaya ve açıklamaya çalışır; oysa bu varlık, ölçülmeyen, sayılmayan bir dünyada gezinir: Boyutlar, ruhlar, gizli alemler… 

Metafizik, görünmeyeni görünür kılmaya çalışır, dini ilimler ise insan ruhunun sınırlarını, kaderini ve ahireti sorgular; ama bütün bunlar, gündelik sahte maskeler karşısında boşlukta kalır. 

İnsanlar kendi gölgeleriyle uğraşırken, o varlık gerçekliği ve hakikati arar.

Bu sıkılmışlık ve sıkışmışlık, basit bir bıkkınlık değildir; bu, iki dünyanın farkında olan bir bilgeliktir. Bir yandan fiziksel dünyanın ağırlığı, bir yandan ruhun özgürlüğü… 

İnsanlar menfaat için birbirine sarılırken, o varlık kendi iç alemlerinde dolaşır, varlığın anlamını, evrenin sırlarını, ruhun derinliklerini keşfetmeye çalışır. 

Bu keşif, hem hüzün hem de bir tür huzur barındırır; çünkü sahte dünyadan kopmak, öteki alemlere dokunmak ve görünmeyenin peşinden gitmek demektir.


Ali SUNGUR

Yayınlanma Tarihi: 27.09.2025 / Saat: 18.17

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.