Bazen düşünüyorum, insanın hayatla kurduğu ilişki bir çobanın koyunlarıyla kurduğu ilişkiye ne kadar benziyor diye. Her gün aynı yolu yürüyoruz, alışkanlıkların dar patikalarında ilerliyoruz. Önümüzde bir yön var ama çoğu zaman neden o yöne gittiğimizi bile bilmiyoruz. Belki biz de birer koyunuz. Sessiz, uysal ve yön arayan.
Ya çoban? Herkesin bir çobanı var mı gerçekten? Bizi yönlendiren bir dış ses mi var yoksa biz başkalarının çobanı olmaya çalışırken kendi yolumuzu kaybedenler miyiz?
Belki de hayat insanı bazen koyun, bazen çoban yapıyor. Bazen bir sürünün peşinden gidiyoruz, bazen de kendimizce bir yön belirleyip başkalarını ardından sürüklüyoruz.
Yine de içimde bir yer hep şu soruya takılıyor: Koyun olmak mı daha kolaydır, çoban olmak mı? Koyun olmakta bir rahatlık var; düşünmezsin, sorgulamazsın ve sadece gidersin. Çoban olmaksa yorucu; gözün arkada kalır, sorumluluk taşır ve bazen kendi açlığını unutur sürüyü doyurursun.
Ben bazen hiçbirini olmak istemiyorum. Ne çoban ne koyun. Belki sadece bir yolcu olmak. Yolun kenarında oturup sürülerin geçişini izleyen bir yolcu... Sessiz, düşünen ve yönü sorgulayan biri; koyunlara, çobanlara, yola ve yorgunluğa aynı mesafede duran bir göz.
Belki de asıl özgürlük buradadır.
Ali SUNGUR
Yayınlanma Tarihi : 01.09.2025 / Saat: 18.10